gastronot

yeme-içme kültürüne dair...

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İstanbul, Türkiye

Merhaba, ben Bahar Yaka. 36 yıllık hayatımın 24 yılını doğduğum şehir olan İzmir'de geçirdim. Yemek yapmayı ve yemeyi çok seven, her öğünün adeta ritüel olduğu bir ailede büyüdüm. Herkesin bulunmak için büyük özen gösterdiği akşam yemeklerinin, geç vakit yapılan pazar kahvaltılarının tadı hala damağımdadır. Balkan kökenli bir ailenin 2. kuşak İzmir'lisi olarak, damağım hem Akdeniz mutfağının eşsiz lezzetleriyle tanıştı hem de Trakya mutfağının ot kokulu yemeklerinden tattı. Böylece yemek ve içmek hayatta en çok sevdiğim şeylerin başında yeraldı. Yaşım ilerledikçe şarapla tanıştım. Hatta tanışmakla kalmayıp kendi şarabımı yapmaya başladım. Şarabın en yakın dostu olan peynir ise, asla vazgeçemeyeceklerim arasındaydı. Her yeni tadın içindekini keşfetmek ve onu denemek en büyük hobilerimden oldu. Bu site sayesinde de bildiklerimi sizlerle paylaştım.

Cumartesi, Nisan 08, 2006

Ahh şimdi bir Uzeri'de olmak vardı...


Mikis Teodorakis'in bir albümünü dinliyorum şu an ve tabii ki Girit'i düşünüyorum. Bir Girit'liye gönlünü kaptıran ablamın yaşadığı Girit'i, yazar Kazancakis'in mezarını taşıyan Girit'i, Konya'nın kardeş şehri Hanya'nın bulunduğu Girit'i, Zorba'nın Girit'i...
Hem anne hem baba tarafından kökenimiz Yunanistan'a dayanıyor. Hal böyle olunca çok da uzaklaşılamıyor bu kültürden. Ne yemeklerinden, ne müziğinden... Müzik konusunda yorum yapacak değilim ama yemek konusunda söylenecek çok şey var... Yunanistan'ın gidebildiğim her şehrini her adasını çok sevdim ama Girit denince aklıma ilk gelen şeylerden biri, o enfes mezelerini tattığım, naifliğinden müthiş keyif aldığım "uzeri" kültürü. Aslında sadece Girit'e özgü değil tabii uzeriler. Tüm Yunanistan'da var. Ancak Girit'te neredeyse her yerden görebileceğiniz deniz manzarası ve zeytin ağaçları, beyaza boyalı tek katlı evler, havadaki misss gibi taze kekik kokusu ve uzeri ortamındaki rahatlık ve lezzet biraraya gelince, kendinizi bu şansa sahip tek insan olarak görüyorsunuz o an.
Uzeriler, tam karşılığı olmasa da bizdeki meyhanelere benzeyen, son derece mütevazi, rahat, her daim geleneksel Yunan müziğini duyabileceğiniz, enfes mezeleri ve deniz ürünlerini tadabileceğiniz yerler. Genelde aile işletmesi olan uzerilerde, anne, baba, çocuklar maaile her işe koştururlar. Biri mutfakta ise, diğeri servis yapıyor, bir başkası bahçeyi yıkıyordur. Müziğin kıvrak ritmi sizi çoktan içeriye çekmiştir ve daha bahçeden içeri girer girmez bir aile sıcaklığı içinizi rahatlatır. Mis kokulu sardunyaların yanında bir masaya oturursunuz. Size servis yapacak aile ferdi hemen gelir ve kareli masa örtüsünün üzerine ince bir naylon serer, kişi sayısı kadar çatal koyar sofraya, bir de ekmek sepeti... Bazılarında beyaz melaminden servis tabakları bırakırlar önünüze bazılarında onu da koymazlar. Mezeleri biliyorsanız ezberden ısmarlarsınız, bilmiyorsanız bahçede bir ağaca ya da duvara asılmış menü tahtasından kopya çekersiniz. En zor kısmıdır hangi mezeden isteyeceğinize karar vermek. Hem ahtapot hem kalamar istemeyelim dersiniz ama aklınız kalır, söylemediğinizde. Bir bakarsınız ki yiyeceğinizden çok fazlasını söylemişsiniz bile... Kısa zamanda elinde koca bir tepsiyle görünür çocuk. Müthiş bir iştah ve sabırsızlıkla beklersiniz her tabağın masaya yerleştirilmesini. İkinci serviste de ouzo, şarap ya da bira gelir. Afiyetle yersiniz mezelerinizi. Hepsinin tadı birbirinden iştah açıcıdır. O küçücük tabaklardaki, azıcık mezelerin sizi nasıl doyurduğuna ve mutlu ettiğine inanamazsınız. İçtiğiniz şaraba, buzukinin sesi de dahil olunca deymeyin keyfinize...
Uzerilerin en çok sevdiğim özelliklerinden biri de. İlk servis yapıldıktan sonra siz çağırmadığınız sürece kimse yanınıza yanaşmaz. Siz yemeğinizi yerken başınızda dikilen, son lokmanızı ağzınıza götürürken tabağınızı önünüzden alanlar yoktur orada. Yani evinizde gibi rahat hissedersiniz kendinizi. Gecenin sonunda da yediklerinize ve hissettiklerinize göre cüz'i miktarda para ödersiniz. Siz hesabı isteyince servisi yapan çocuk gelir, boş tabakları toplar, örtünün üzerindeki naylonu alıp atar. Ama siz, uzeriden aldığınız bu keyfi uzun süre hafızanızdan atamazsınız...

3 Comments:

Anonymous Adsız said...

merhabalar, tesadüfen sitenize bir göz atarken bu kisimdaki yazdiklarinizi okudum ve merak ettim uzeri kime denir, kimlerdir? Giritlilermi? siz aslen giritli oldugunuzu yaziyorsunuz türkiyeye nezaman yerlestiniz? giritte türkce konusulurmu? türkleri nasil karsilarlar? ben bundan 6 sene önce yunanistandan gectigimde sicak kanli insanlar ve harika dogasiyla karsilastim. türkiyeye yakin olan bir adaya gitmek isterim. insallah hic bir zaman tarihte olan karmasa iki toplum arasinda olmaz, cünkü dinimiz ayri ama karakterimiz birbirinin aynisi...

sevgiler, lale

5/28/2006 08:54:00 ÖS  
Blogger gastronot said...

Sevgili Lale,
"Uzeri", sadece Girit'e değil tüm Yunanistan'a özgü, tam karşılığı bizdeki meyhane olmasa da, içki içilip, meze ve ağırlıklı olarak balık yenilern küçük, salaş yerler. Ama son derec sevimli, genelde aile işletmesi olan, çok rahat edebildiğiniz ve enfes Ege mezeleri satan yerler. Birkez daha Yunanistan'a gidersen, mutlaka bir uzeriye gitmek istedigini soyle oradakilere...
Bizim aile anne ve baba tarafından Yunanistan göçmeni ama Giritten değil (Selanik, Preveze
ve Verya'dan). Bir Girit'li ile evli olan ve şu an Girit'te yaşayan ablam. Tekrar gorusmek dilegi ile sevgiler,
bahar

5/29/2006 11:18:00 ÖÖ  
Anonymous Adsız said...

This is very interesting site...
»

10/04/2006 07:26:00 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home

Free Web Site Counter
Website Counter