gastronot

yeme-içme kültürüne dair...

Fotoğrafım
Ad:
Konum: İstanbul, Türkiye

Merhaba, ben Bahar Yaka. 36 yıllık hayatımın 24 yılını doğduğum şehir olan İzmir'de geçirdim. Yemek yapmayı ve yemeyi çok seven, her öğünün adeta ritüel olduğu bir ailede büyüdüm. Herkesin bulunmak için büyük özen gösterdiği akşam yemeklerinin, geç vakit yapılan pazar kahvaltılarının tadı hala damağımdadır. Balkan kökenli bir ailenin 2. kuşak İzmir'lisi olarak, damağım hem Akdeniz mutfağının eşsiz lezzetleriyle tanıştı hem de Trakya mutfağının ot kokulu yemeklerinden tattı. Böylece yemek ve içmek hayatta en çok sevdiğim şeylerin başında yeraldı. Yaşım ilerledikçe şarapla tanıştım. Hatta tanışmakla kalmayıp kendi şarabımı yapmaya başladım. Şarabın en yakın dostu olan peynir ise, asla vazgeçemeyeceklerim arasındaydı. Her yeni tadın içindekini keşfetmek ve onu denemek en büyük hobilerimden oldu. Bu site sayesinde de bildiklerimi sizlerle paylaştım.

Pazartesi, Nisan 17, 2006

Hafta sonu Abant çok güzeldi...


Bugünlerde bir yandan, yapacağımız "mutfak kültürü atölyesi"nin pazar günkü tanışma toplantısı için çalışıyorum, bir yandan da sankidergi'nin Mayıs sayısında çıkacak yazımı hazırlıyorum. Bu yoğunlukta unutup da mührü zamana uğratmak istemedim. Üzerinden çok geçmeden geçen hafta sonu gerçekleştirdiğimiz harika Abant gezisini yazmak istedim. Cuma akşamı kızları yuvadan, arkadaşlarımız Aynur ve Mehmet'i de Rumeli Hisarı'ndaki şirin evlerinden aldıktan sonra yola koyulduk. İstanbul trafiğinden kurtulup Bolu'ya yöneldiğimizde güneş kendini dağların ardına gizledi ve hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Oldum olası gece araba kullanmayı sevmem, Özden de öyle. Hissediyordum ki, O da karanlık bastırmadan otele gidebilmeyi umut ediyordu. Tabii ilk gidişim olduğu için, Bolu Dağı'nın kaprisli ve insanla adeta dalga geçen sisinden bir benim, bir de kızların haberi yoktu. Sis, asfaltı okşamaya başladığında, ben sinirlerim yay gibi gerilmiş, bedenim arka koltukta, ruhum ön koltukta öylece bir süre yola devam ettik. Neyse ki sis, uzun sürmedi ve bunca yıldır Özden'in "ooo Abant çok uzak" diyerek beni atlattığı ortaya çıktı. 2,5 saatte otele varmıştık. Abant yolunun 3. km.sinde bulunan PetroClub AbantBey'de kaldık. Çok geniş, yemyeşil bir arazide bir sürü dublex evin olduğu, şirin mi şirin bir site. Hava kararmış olduğu için, çevre manzarayı hayalimde canlandırmakla yetindim. Hızla eşyalarımızı evimize attık ve akşam yemeğine yetiştik. Klasik bir açık büfeydi, yemek konusunda anlatacak pek bir şey yok. Bizimle birlikte salonda yemek yiyen 10 kadar misafiri görünce, büfedeki bunca yemeğin ziyan olacağına üzüldük hepimiz. Neyse ki, bizden yarım saat sonra çok kalabalık birkaç grup geldi de büfe temizlendi. O akşam, evimize yerleşmekle ve dinlenip sohbet etmekle geçti. Yol boyunca arabada yeterince hareket edemeyen cadıları bütün gece evin içinde tutmakda zorlandık.
Sabah, Bolu Dağı'nın serinliğinde, kuş sesleri eşliğinde, İstanbul'da hasret kaldığımız bir temiz havaya uyandık. İlk işim pencereden bakmak oldu ve uzunca bir süre kendimi oradan alamadım. Her zaman favorim denizdir ama, dağ manzarasının da, her mevsim değişen büyülü bir güzelliği var adeta. Sıkı bir kahvaltıdan sonra, kendimizi Abant Gölü'nün kıyısında yürürken bulduk. Ama ne yürürüş. Kişisel tahminlerle 5 km'den başlayıp, yürüyüşün sonunda 7 km'ye kadar çıkan bir parkur. Bir yanınızda sürekli değişen göl manzarası, diğer yanınızda sizi saran dağ... ve ben bu yürüyüşü 4 yaşında olan kızlarımız nasıl tamamladı hala şaşıyorum. Bizim uyumlu, güçlü ve kaprissiz kızlarımız.
Yol boyunca bir sürü çiçeğin, otun fotoğrafını çektim. Ama üzgünüm kameram digital olmadığı için onları sizlerle paylaşamayacağım. Zaten, ilk bir saatte kendi filmlerimi bitirip, Aynur'un digital kamerasına dadandım. Bazı yerlerde hala kar vardı. İlk defa gerçek kardelenler gördüm. Ne de güzel ve narindiler. Parkurun ortalarında dinlenmek için oturduğumuzda, karşıdan bana doğru gelen köylü teyzeye yaklaştım. Klasik bir hasta doktor karşılaşması gibi, çok memnunduk bu tesadüften. Hemen çıkınını açtı teyze ben de kafamı daldırdım tabii... Çok güzel kokan köy peyniri, ısırgan tohumu ve kuşburnu aldım.
Bazı yerlerde çamurlara bata çıka tamamladık parkuru. Haa, bir de kızlar ata bindi. Atlar o kadar çelimsizdiler ki, belki de taşıyamaz diye ben binmedim : )) Zaten daha çok katırı andıran atımız, biraz huylu çıktı. Meğer, sol tarafına birisi yaklaştı mı tepermiş. Ve bu seferin "depik" kısmetlisi Mehmet oldu ve attan sunturlu bir çifte yedi. Neyse ki birşey olmadı. Parkurun en sonundaki "Göl Gazinosu"nda sadece çay içtik, çünkü öğle yemeği için göl yolunda başka bir yeri gözümüze kestirmiştik. Yeşil başlı gövel ördekleri bir türlü yakalayıp fotoğraflayamadım.
arabaya binmeden önce, göl kıyısındaki, köy ürünleri satan mini pazar yerine girdik. İstanbul'da fahiş fiyata ve genellikle konservesi bulunan Meksika Fasulyesini kilosu 5 ytl'den aldık. Bir de "karnı kara börülce". Bakalım tadı nasıl olacak.
Bu güzel ama yorucu göl gezisinden eve döndüğümüzde akşam çökmüştü. Kaç gündür hayaliyle yaşadığım sıcak şarabı hazırladım. Isınırkenki kokusu bile beni mest etmeye yetti.
Yorgunluk ve şarabın etkisiyle nefis birer uyku çektik. Kahvaltıdan sonra, sitenin etrafındaki orman alanında gezdik, hatta kaybolduk. Neyse sonra yolu bulduk. Şehir çocuğu olduğum için her halde, böyle doğal ortamlarda kaybolma korkusunu hep yaşarım. Kızlar da bana çekmişler, yol boyunca "aslan çıkar mı? diye sordular defalarca. Ormanda mis kokan harika menekşeler vardı. Bir de "çavuşkuşu" gördük.
Dönüşte eşyalarımızı topladık, arabaya yükledik ve yola çıktık. Maşukiye'de dere kenarında öğle yemeği yedik. Aynur'la Mehmet'i evlerine bıraktık. Evimize girmemizle çıkmamız bir oldu, çünkü kızlarımızın Carousel'de yılsonu sergisi vardı. Neyse ki yetiştik. Herşey çok güzeldi...


3 Comments:

Anonymous Adsız said...

Abanti hep duyuyordum ama yazini okuduktan sonra daha bir baska icim gitti... Keske bir gun hep birlikte gidebilsek!
Papatya

4/19/2006 04:37:00 ÖS  
Anonymous Adsız said...

Very cool design! Useful information. Go on! » » »

2/06/2007 07:41:00 ÖS  
Anonymous Adsız said...

What a great site refinancing vw beetle convertible hitch Digital self-serve printing terminal defense attorney Used inkjet printer Dodge gooseneck rating Games where you can creat faces Cartridge ink printer refill King city chrysler center mt vernon A2 plotters affiliate programs

4/26/2007 08:12:00 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home

Free Web Site Counter
Website Counter