gastronot
yeme-içme kültürüne dair...
Hakkımda
- Ad: gastronot
- Konum: İstanbul, Türkiye
Merhaba, ben Bahar Yaka. 36 yıllık hayatımın 24 yılını doğduğum şehir olan İzmir'de geçirdim. Yemek yapmayı ve yemeyi çok seven, her öğünün adeta ritüel olduğu bir ailede büyüdüm. Herkesin bulunmak için büyük özen gösterdiği akşam yemeklerinin, geç vakit yapılan pazar kahvaltılarının tadı hala damağımdadır. Balkan kökenli bir ailenin 2. kuşak İzmir'lisi olarak, damağım hem Akdeniz mutfağının eşsiz lezzetleriyle tanıştı hem de Trakya mutfağının ot kokulu yemeklerinden tattı. Böylece yemek ve içmek hayatta en çok sevdiğim şeylerin başında yeraldı. Yaşım ilerledikçe şarapla tanıştım. Hatta tanışmakla kalmayıp kendi şarabımı yapmaya başladım. Şarabın en yakın dostu olan peynir ise, asla vazgeçemeyeceklerim arasındaydı. Her yeni tadın içindekini keşfetmek ve onu denemek en büyük hobilerimden oldu. Bu site sayesinde de bildiklerimi sizlerle paylaştım.
Cuma, Kasım 26, 2010
Perşembe, Kasım 11, 2010
Bir kitap da sevgili Işıl'dan : )
Bu yıl, yemek dünyasına önemli çalışmalar dahil oldu. Bazı mutfak tutkunları, yıllardır bloglarda sanal alemle paylaştıklarını kağıda döktü, ebedileştirdi. Çok da iyi oldu.
Çünkü mutfakta çeşitlilik, fikir, yaratıcılık, kültür, zevk ve coğrafya ne kadar fazlaysa; ilerleme, gelişme, yenilenme ve eskiyi koruma o kadar yoğun yaşanacaktır. Böyle bir mutfakta her damak farklı bir tat alacak, her yürek farklı atacak ve her el farklı bir tat katacak... Ama en önemlisi, o mutfak sonsuza kadar yaşayacak. Tenceresi hep kaynayacak, fırınından nefis kokular yayılacak ve o kokuyu alan her çocuk bunu farkında olmadan bile geleceğe taşıyacak.
İşte bu blogger'lardan biri de sevgili Işıl. Onu tanıdığımdan beri (hatta öncesi var...) kendini pastacılık sanatına adamış biri O. Işıl da bu yıl benim gibi, birikimlerini kalıcı kaynaklarda paylaşmayı tercih etti ve ilk kitabını çıkardı. Tatlı, eğlenceli, mutluluk verici bu tecrübeye sahip olmak isteyenlere tavsiye ederim.
Salı, Ağustos 10, 2010
Artık, Çölyaklı çocuklar da pasta yiyebilecek…
Merhaba
Biliyorum, görüşmeyeli uzun zaman oldu. Ama madem bu kadar zaman yazmadım, geri dönüşü kitap müjdesiyle yapmak istedim.
Biliyorsunuz ben 7 yıldır Çölyaklıyım ve Çölyak olduğumu öğrendiğimde, bundan böyle hayatın çok da kolay olamayacağını anlamıştım। Yasaklarla yaşamak ise, tüm bu hislerimi doğruladı। İlk glutensiz denemelerim, 2005 yılında açtığım Miss Caramel'in temellerini attı. Miss Caramel, Türkiye'nin ilk ve o dönem tek Glutensiz Unlu Mamuller dükkanı oldu. Ama herkese ulaşamadı. Ben de her çölyaklıya ulaşabilmek için, Miss Caramel'de, Çölyaklılar için hazırladığım tüm glutensiz tariflerle, Türk ve Dünya mutfaklarından seçme glutensiz lezzetleri, ilk kitabım "GLUTENSİZ TATLAR"da topladım ve GLUTENSİZ TATLAR 12 Ağustos 2010 Perşembe'den itibaren tüm seçkin kitabevlerinde ve Sistem yayıncılığın online satış adresinde
Perşembe, Aralık 06, 2007
iştah açıcı, balık dostu SKORDALYA...
Perşembe, Kasım 29, 2007
Çingene Turşusu
1 kg etli Çarliston Biber
400 ml su
400 ml üzüm sirkesi
8-10 diş sarımsak
1+1 tatlı kaşığı tuz
Biberleri, yıkayıp çekirdeklerini ayıkladıktan sonra 4 cm eninde doğrayın. Bir tencereye alın, üzerine 1 tatlı kaşığı tuz ve 400 ml suyu ilave edin. Kapağı kapalı olarak kaynamaya bırakın. Kaynayınca hemen altını kısın. En fazla 10 dk., biberler hafifçe yumuşayıp sararmaya başlayınca ocaktan alın ve hemen suyu ile birlikte başka bir kaba aktarın ki, pişmeye devam etmesin. Biraz ılınınca, 400 ml sirkeyi ve 1 tatlı kaşığı tuz ile dövülmüş sarımsağı ilave edip soğumaya bırakın. Aslında en ideali, en az bir gece bekledikten sonra yemektir. Ama siz isterseniz soğuduktan sonra servis yapabilirsiniz.
Not : Sirke ve sarımsağın koruması altında, buzdolabında 2-3 hafta saklayabilirsiniz. Tabii yememeye dayanabilirseniz. Afiyet olsun...
Çarşamba, Kasım 07, 2007
BİR YEMEK, BİR MARMELAT...
İşte benim bamya da böyle bir çabanın örneği, ama sonuç denemeye değer. Yapılışı ise çok basit.
Malzemeler :
1/2 kg İri Bamya
10-12 adet sarımsak
200 gr haşlanmış Nohut
2 adet olgun domates
1 çay kaşığı tarçın
tuz
zeytin yağı
Bamyaları yıkayıp ayıklayın. Bir tencerede zeytin yağında, soyulmuş sarımsakları hafifçe kavurun. Kabukları soyulmuş domatesleri doğrayıp ilave edin ve biraz suyunu çekinceye kadar pişirin. Bamyaları, nohutları, tarçını ve tuzu ekleyin. Çok az (100 ml. kadar) sıcak su ilave edip, kısık ateşte bamyalar pişinceye ve neredeyse tüm suyunu çekinceye kadar pişirin. Ilık olarak servis yapın...
Bu güzel eriklerle birkaç yıl önce tanıştım. İlk gördüğümde boyutlarından ötürü hiçbir şeye benzetememiş, satıcıya sormuştum. Erik deyince çok şaşırmış olmalıyım ki, adamcağız bir avuç ikram etti ve parasını bile almadı. Tadına bakmak için eve gelmeyi zor bekledim (annemin sözleri kulaklarımda çınladı "yıkamadan yeme sakın...").
Diğer eriklerden çok daha geç zamanda, Ekim ayında olgunlaşan, dışı kırmızı, içi sarı, küçük mü küçük bu erikler pek sulu olmasalar da oldukça lezzetliler. Neden sonra, İstanbul'da tanıştığım bu eriklerin babanın bahçesinde de olduğunu öğrendim. Seviyorum deyince, baba da bir kasa dolusu getirmesin mi? Bu kadar eriği ne yapalım diye düşünürken, marmelat yapmak aklıma geldi. Hemen az bir miktar denedim ve herkez çok beğendi. Yapılışı, kıvamı ve tadı kızılcığa çok benziyor. Bu lezzetli marmelat için, aşağıdaki sevimli eriklerden bulmanız yeterli...
1 kg toz şeker
1/2 limon suyu
200 ml içme suyu
Erikleri yıkadıktan sonra, tencereye alın ve suyu ilave edip, kısık ateşte kapağı kapalı olarak kaynatın. Çok kısa zamanda erikler yumuşayıp çekirdeğinden ayrılmaya başlayacaktır. Bu kıvama geldiğinde, kevgir yardımıyla kalın dipli çelik bir tencereye süzün. Kaşığın tersiyle kevgirin içindeki erik posasını sadece çekirdekler kalıncaya kadar ezin. Tenceredeki erik suyuna toz şekeri ilave edip kaynatmaya başlayın. En az bir saat kısık ateşte kaynayacaktır. Ara ara üzerinde oluşan köpüğü alın. Pişip pişmediğini anlamak için, kuru ve soğuk bir porselen tabağa bir damla marmelat damlatın. Eğer damla dağılmadan top gibi duruyorsa kıvamına ulaşmış demektir. Hemen limon suyunu ilave edin, karıştırıp 1 dk kaynatın ve ateşten alın. Sıcakken kavanozlara doldurun. Bu aşamada kıvamı size oldukça sulu gelecektir. Ama merak etmeyin. Meyve suyunu andıran bu kıvam, soğudukça koyulaşacak ve hatta bir gece sonra ne kadar koyulaştığına inanamayacaksınız.
Afiyet olsun...
Pazartesi, Ekim 22, 2007
Salı, Ağustos 28, 2007
İznik'te göle karşı, nefisss "Tavuk Kapama"
Ağzı tatamen açılmış 18 lt.lik, gıda maddeleri için kullanılan temiz bir tenekeyi, tavuğun üzerine kapatın. Hava almaması için etrafını kum ya da toprakla örtün.
Dört bir yanına ince odunlar yerleştirin. Üzerine biraz çalı çırpı ekleyip, tutuşturmak için de biraz alkol dökün ve ateşleyin. Tavuğun büyüklüğüne göre, ama en fazla 45 dk. hiç açmadan bekleyin. Zaman dolunca, seri hareket ederek önce, ateşleri tenekeden uzaklaştırın ve kalın bir bez yardımı ile tenekeyi yavaşça kaldırın. Nar gibi kızaran tavuğunuzu kazıktan çıkarabilirsiniz.
İşte bizleri bu lezzetle tanıştıran ve artık tavuk kapamanın kompedanı olan Sevgili Fatma. Sizler bu manzarayı bulabilir misiniz bilmiyorum ama, bu yöntem için uygun yeri bulduğunuz anda mutlaka deneyin derim.
Cuma, Ağustos 24, 2007
Bodrum'dan, damakta ve akılda kalanlar...
Tatilden, İstanbul'a dönüş rotamızı belirlemiştik. Sabah karanlıkta yola çıkacak, ilk olarak Efes ve Meryem Ana'ya uğrayacaktık. Sonra Selçuk'ta bir köy kahvaltısı yapacak, oradan da Ayvalık'a, teyzemize uğrayacaktık. Gece olmadan da İznik'te olacaktık...
Köy kahvaltısı hariç, planladıklarımızın hepsini gerçekleştirebildik. Yol boyunca, şöyle ballı kaymaklı, ev reçelli, petek ballı, sahanda yumurtalı bir köy kahvaltısı hayal edip durduk. Hatta Özden, bu hayalleri biraz abartıp, çöp şiş ve kuyu tandır fantazileri kurmaya başladı. Henüz kuyu tandır için vaktin çok erken olacağına karar verip, Selçuk'ta yol boyunca hayalini kurduğumuz kahvaltıyı aradık, ama bulamadık. Otoyola girip de aç kalma korkusuyla, tabelasında kahvaltı yazan bir mekana girdik. Paket bal, reçel ve tereyağı ile, sayılı olarak tabaklara konmuş ve kurumuş zeytinlerimizi yedik. Hayal kırıklıklarımızı da yanımıza alıp, yolumuza devam ettik.
Ama İznik'te, bizi nasıl bir lezzetin beklediğini bilmiyorduk...
Çok yakında ...
Pazar, Temmuz 22, 2007
Bodrum, Bodrum...
O gece tanışma şansı bulduğumuz Zafer Bey ve bu güzel lezzetleri yaratan eşi Fatma Hn. işletiyorlar Nanai'yi...
Cimcimelerin 5 yaş pastası : )
İyi ki doğdunuz canlarım. Yeni yaşınız kutlu, her yaşınız bir öncekinden daha mutlu olsun...
Perşembe, Haziran 28, 2007
Adını koyamadıklarımdan...
1 kg patates
1 kg havuç
2 adet büyük kuru soğan
100 gr ceviz
1 çay kaşığı toz tarçın
sıvı yağ
100 gr taze kaşar peyniri
Patatesleri haşlayıp, biraz tuz ilave ederek püre haline getirin. Ilınmaya bırakın. Piyazlık doğradığınız soğanları sıvıyağda hafifçe kavurun. Rendelenmiş havuçları ve tarçını ilave edin. Biraz tuz ekleyip birlikte kavurmaya devam edin. Havuçlar tüm suyunu çekip yumuşadığında ocaktan alın ve iri doğradığınız cevizleri ekleyip karıştırın. Bırakın o da biraz soğusun. Temiz bir buzdolabı poşetini tek kat olarak tezgahın üzerine yayın. Patates püresini ve havuçlu içi, porsiyon sayısına bölün. Bir porsiyon patatesi alıp naylonun üzerine yayın. Ortasına havuçlu içi, tepecik şeklinde yerleştirin ve naylon yardımıyla patatesi bohçalayın. Kapanma kısmı aşağıda kalacak şekilde, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yerleştirin. Üzerine rendelenmiş kaşar peynirini serpip, servis yapmadan yarım saat kadar önce, peynirler kızarana kadar fırınlayın. Afiyet olsun...
Pazartesi, Haziran 25, 2007
Bir "Babalar günü" daha geldi geçti...
İşte bu yüzden, ben ve kızlarım bu babalar gününde de babamıza, bizim için manevi değeri çok yüksek olan bir hediye verdik. Aşağıdaki fotoğrafta göreceğiniz T-shirt'ler, kızların 3-4 aylıkken giyebildikleri ve onları mini minnacık miçolar yapan t-shirtlerdi. 5 yıldır bavulda saklanan bu minikler şimdi, çerçevelenmiş bir şekilde evimizin duvarlarını süslüyor. Biz de babamızı mutlu edebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
BİR BABALAR GÜNÜ HEDİYESİ DE, İLKER'İN BABASINA...
Sevgili Handan'ın, biricik yakışıklı oğlu İlker, babasına küçük bir pasta verdi bu yıl. Aklınıza gelebilecek her tür tamirat-tadilat-tesisat işi elinden gelen ve tam bir alet-edevat-hırdavat çılgını olan babası Tarık için, pastadan bir alet çantası yaptık. Sevgili İlker, Handan ve Tarık, her babalar gününüz pasta tadında olsun...
Salı, Haziran 19, 2007
6 yıl oldu...
Kurabiyelerin bir kısmını, hamurun kendisini renklendirerek hazırladım. Diğerlerini ise,
renkli şeker hamurları ile kapladım. İnce açtığınız şeker hamurunu, kurabiyeler sıcakken yapıştırırsanız, glikoz ya da bal sürmenize gerek kalmadan, hem de pek güzel yapıştırabilirsiniz. Diğer süslemeleri de, farklı renkli şeker hamurları veya glazür ile yapabilirsiniz.
Starliçya, bir bayanın bir erkeğe verebileceği tek çiçekmiş. Haberiniz olsun : ))
Cumartesi, Haziran 16, 2007
Bloggers Choice
linkim :
http://www.bloggerschoiceawards.com/blogs/show/18611
: )
Perşembe, Haziran 14, 2007
Çarşamba, Haziran 13, 2007
Artık Boss ile yolculuklarınızda da Gastronot'u okuyabileceksiniz...
Boss, Turuncu ve Gastronot'la güvenli, keyifli ve lezzet dolu yolculuklarda buluşmak ümidi ile...